Ana Sayfa
Yorumlar

Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu: Rantçı Devletin Sonu mu?

1970’li yılların başında literatüre giren Rentier State (Rantçı Devlet) kavramı, özü itibariyle sahip olduğu doğal kaynakların satışından elde edilen rant ile varlığını devam ettiren devletleri işaret etmektedir. Rantçı devlet yapıları üzerine yapılan araştırmalara konu olan ülkeler ise genelde Irak, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar gibi petrol ya da doğalgaz zengini Ortadoğu ülkeleridir.

Ortadoğu’da rantçı devlet tanımına en uygun yapıya sahip ülkelerden birisi de Suudi Arabistan’dır. Hali hazırda dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip olan Suudi Arabistan, yıllardır petrol gelirlerinden elde ettiği gelirler sayesinde dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasına girmeyi başarmış, bunun yanında siyasi ve askeri olarak bölgenin öne çıkan ülkelerinden biri olmuştur. Ancak petrol fiyatlarının 2014 yılında %46 ve 2015 yılında %35 düşerek 115 dolar seviyelerinden 30 dolar seviyelerine gerilemesi Suudi Arabistan ekonomisini olumsuz etkilemiştir. 2000’li yıllar boyunca artan fiyatlar sayesinde ekonomisi güçlenen Suudi Arabistan, son iki yılda yaşanan fiyat şokları ile bir anda kötü senaryolarla karşı karşıya kalmıştır. Bu durum ülke yönetiminin ekonomilerini petrol fiyatlarına bağlı olmaktan çıkarıp daha istikrarlı hale getirme yönünde harekete geçirmiştir. Mayıs ayı sonunda kraliyetin ikinci veliaht prensi ve aynı zamanda savunma bakanı olan Muhammed bin Selman tarafından açıklanan 2030 Vizyonu, Suudi Arabistan ekonomisini fiyatlara bağımlı olmaktan kurtarmak için atılan ilk adımdır. Bu çalışmada Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu ile ülke ekonomisini dönüştürmek için ortaya koyduğu planlar üzerinde durulacaktır.

2030 Vizyonlarını geniş kapsamlı bir basın toplantısı ile anlatan Selman, vizyonun 3 teması olduğunu vurgulamıştır. Bunlar; dinamik bir toplum, gelişen bir ekonomi ve iddialı bir ulus. Dinamik bir toplum ve iddialı bir ulus temaları altında, çevrenin korunmasından kültürel faaliyetlere ayrılan bütçe payının artırılmasına, sağlık sektöründen şehirlerin alt yapılarının geliştirilmesine dair birçok hedef sıralanmıştır. Bunların yanı sıra Suudi Arabistan’ın en önemli gelir kalemlerinden biri olan turizm sektörü ile ilgili olarak ise hac ve umre için gelenlere sunulan hizmetlerin artırılması ve sayılarının 14 yıl içinde 8 milyondan 30 milyona çıkartılması hedef olarak belirlenmiştir. İlk iki tema altında eğitim ve alt yapı gibi her ne kadar bir ülkenin ekonomisi etkileyen dolaylı başlıklar olsa da Suudi Arabistan ekonomisinin dönüşümünü sağlayan asıl başlıklar gelişen ekonomi teması altında ele alınmıştır. Özellikle enerji dışı sektörlere yapılan yatırımların artırılarak ekonominin çeşitlendirilmesine, özel sektörün bu yatırımlardaki payının artırılmasına ve uluslararası iş birliklerine vurgu yapılan bu başlıkta, 2030’a dair bazı somut hedefler de belirlenmiştir.

Ekonominin dönüştürülmesi yolunda en başta yapılması hedeflenenler arasında diğer alanlara yapılacak olan yatırımları finanse edecek dev bir yatırım fonunun oluşturulması geliyor. Aslında Suudi Arabistan, hali hazırda fiyat şoklarına karşı hazırlıklı olmak için oluşturulmuş yaklaşık 600 milyar dolarlık bir yatırım fonuna sahip durumda. Ancak belgede bahsi geçen bu yeni fon, hem yapısal olarak mevcut fondan farklı hem de parasal olarak şimdikinden yaklaşık 5 kat daha büyük. Yaklaşık 3 trilyon dolar büyüklüğünde olması hedeflenen fonun görevi ise ekonominin diğer alanlarındaki yatırımların finanse edilmesi olarak tanımlanıyor. Parasal olarak Suudi Arabistan’ın mevcut GSMH’sinden yaklaşık 4 kat daha büyük olan fonun kaynağı ise yapılması planlanan özelleştirmeler olarak açıklanıyor. Bu fonun finansmanı sayesinde ekonominin enerji hariç diğer sektörlerine yatırım yapılması ve gelirlerin artırılması hedefleniyor. Ekonominin diğer alanlarına yapılan yatırımlar sayesinde petrol dışı ürünlerin petrol gelirleri dışındaki gelirlerdeki payının 2030 yılına kadar %16’dan %50’ye çıkarılması somut bir hedef olarak açıklanıyor. Bunun yanında 2030 yılına kadar hali hazırda kamu gelirlerinin %30’unu oluşturan petrol dışı gelirlerin değerinin 163 milyar dinardan 1 trilyon dinara çıkarılması da belge de belirtilen somut hedeflerden diğeri.

Bu fon sayesinde yapılacak olan yatırımların yanı sıra yerli ve yabancı yatırımcılar için Suudi piyasasının çekici kılınması, bürokratik süreçlerin hızlandırılması ve rekabetçi bir ortamın yaratılması için alınan kararlar da dönüşümün habercisi durumundadır. Zira alınan bu kararlar Suudi Arabistan ekonomisin gelecek dönemde tam olarak olmasa da liberalleşeceğinin göstergesidir. Buna ek olarak belgede özel sektörün ekonomideki öneminin artırılmasına dair kararlılık da dikkat çekicidir. Özel sektör yatırımlarının önündeki engellerin kaldırılacağı ve özel sektör GSMH’deki payının %40 seviyelerinden %65’e çıkarılması hedeflenmiştir. Bununla bağlantılı olarak belgede küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin GSMH’deki paylarının çok düşük olması (%20) eleştirilerek, 14 yıl içinde bu oranın %35’e çıkarılmak istendiği açıklanmıştır.

Vizyonda bahsedilen bu dönüşümün açık bir şekilde görüneceği sektörlerden birisi de enerji sektörüdür. Zengin petrol ve doğalgaz rezervleri sayesinde ülkenin can damarı niteliğinde olan sektörün özel teşebbüslere açılması, rekabetin artırılması ve liberalleştirilmesi kararlaştırılmıştır. Bunun yanında yenilenebilir enerjinin enerji üretimindeki rolüne de dikkat çekilerek, alternatif enerji kaynaklarına da yatırımlar yapılacağı açıklanmıştır.  

Ekonominin geleceği ile ilgili ortaya konan belgede dikkat çeken bir başka nokta da savunma sanayi ile ilgili ortaya konan hedeflerdir. 2014 ve 2015 yıllarında savunma için yaptığı 80 milyar dolar harcama ile en çok savunma harcaması yapan ülkeler arasında yer alan Suudi Arabistan’ın en önemli gider kalemlerinden birini savunma harcamaları oluşturuyor. Suudi Arabistan’ın bu alandaki yerli üretimi çok kısıtlı olduğu için de bu harcamaların nerdeyse tamamı ithalat yoluyla yapılıyor. Bu durumun farkında olan ülke yönetimi savunma sanayisini güçlendirmek ve yerli üretimi artırmak için çalışılacağını açıklamıştır. Bunun içinde özellikle savunma sanayinde uzmanlaşmış uluslararası şirketlerle iş birliği yapılacağını ve özel sektöre bu alanda yatırım yapmak için alan açılacağı belirtilmiştir. Nitekim 14 Haziran’da ABD’ye resmi ziyarette bulunan Muhammed bin Selman’ın kafilesinde yer alan Suudi bir ekonomist, ziyaretin amaçlarından birinin savunma sanayinin geliştirilmesi konusunda ABD ile görüş alışverişi yapmak olarak açıklamıştır. Bu alanda ilgili olarak ise askeri ekipmanların %50’sinin 2030 yılına kadar yerli üretimle karşılanması gibi iddialı bir hedef belirlenmiştir.  

Bu kararların yanı sıra vizyon belgesinde 2030 yılına kadar gerçekleştirilmesi hedeflenen bazı makro ekonomik rakamlar verilmiştir. Bunlar arasında en dikkat çekici olanlar; işsizliğin %11,6’dan %7’ye düşürülmesi, dünya genelinde ekonomik büyüklük olarak 19. sırada olan ekonominin dünyanın ilk 15 ekonomisi arasına girmesi ve yapılacak yatırımların ardından yabancı sermaye yatırımlarının %3,8’den %5,7’ye çıkartılmasıdır.

 

Bu yazı ilk olarak ORSAM'da yayınlanmıştır.