Kaddafi rejimi tarafından 1996’daki hapishane baskınında öldürülen 1.200 tutuklunun avukatı ve muhalefetin sembollerinden Fethi Terbil’in 15 Şubat 2011’de rejim tarafından tutuklanması Libya devriminin fitilini ateşlemiştir. Yaşanan bu olaya muhalefet tarafından verilen tepki 17 Şubat’ta “Öfke Günü” gösterilerine dönüşmüştür. Rejimin muhaliflere sert müdahalesi protestoların ülke geneline yayılmasına neden olmuş ve kanlı bir iç savaşa gebe olan devrime ortam hazırlamıştır. Rejim ile muhalifler arasında yaşanan çatışmalar uluslararası toplumun gündemine taşınmış ve BM Güvenlik Konseyi’nin 1970 sayılı kararını beraberinde getirmiştir. Taraflar arasında ateşkesin sağlanması ve sivillere yönelik saldırılara son verilmesi yönünde bir çağrı niteliğinde olan bu karar yaşanan çatışmaları dindirmeye yetmemiştir. Rejimin askeri operasyonları genişletmesinin ardından 17 Mart’ta bir araya gelen BM Güvenlik Konseyi, Libya’ya askeri müdahalenin kapısını aralayan 1973 sayılı kararı almıştır. Bu karar neticesinde 19 Mart’ta Fransa ve ABD öncülüğünde oluşturulan koalisyon Libya’ya askeri müdahale gerçekleştirerek Kaddafi rejiminin sonunu getirmiştir. Rejimin yıkılmasının ardından gündeme gelen federalizm tartışmaları, silahlı grupların yeni sisteme entegrasyonu ve modern devlet kurumlarının inşası devrim sonrası kurulan hükümetlerin tamamının yüzleşmek zorunda olduğu sorunlar olarak adlandırılabilir. Bu çalışma devrim sürecinde ve sonrasında ortaya çıkan ve varlığını günümüze dek müdafaa eden Libya’daki silahlı grupları incelemek ve bu grupların yeni sisteme entegrasyon serüvenini ele almak amacıyla hazırlanmıştır. Libya’da yaşanan iç savaşın ve bölünmüşlüğün nedenlerine de kısaca değinen çalışma bölgesel aktörlerin Libya’daki iç savaşa yönelik tutumlarını ele alarak çatışmanın boyutlarına değinmiştir.